Tüm bunlar, 3 imalatçı (Chevrolet, Ford ve Toyota) tarafından üretilen ağır otomobillerle (F1’deki tek koltuklu arabaların iki katı, yaklaşık 1540 kg) Şubat’tan Kasım ayına kadar yaklaşık kırk sürücünün katıldığı 36 yarışlık NASCAR Kupası serisi sayesinde Amerika Birleşik Devletlerinde bir gerçeklik olarak varlığını sürdürüyor.
Geleneğe bağlılığını koruyan teknik düzenlemeler arasında, viraj çubuğu bulunan tübüler bir çelik şasi, 5860 cc hacminde V8 motor, 4 vitesli manuel şanzıman, herkes için aynı yakıt ve lastikler, 5,3 metre uzunluk ve 1,94 metre genişlik bulunuyor. Dolayısıyla, estetik olarak, yetmişlerde NASCAR’da yarışan türlerinden çok farklı değiller.
Formula 1’in tek koltuklu arabalarıyla da, dünyanın geri kalanında düzenlenen, DTM’den Dünya Dayanıklılık Şampiyonasına (FIA WEC) kadar GT şampiyonalarındaki otomobillerle de hiç benzerliği yok. Öte yandan bu, NASCAR Kupası Serisindeki arabaların modası geçmiş otomobiller olduğu anlamına gelmiyor çünkü düzenlemelerin izin verdiği alanlarda takım çalışmaları ve rüzgar tüneli testleri yapılıyor. Oval pistte aslolan en yüksek hızdır.
Diğer yandan, NASCAR Kupası Serisini bilmeyenleri en fazla şaşırtan şey, hem yapım hem de kullanım bakımından fren sistemlerine verilen önemdir. Bu nedenle, bu şampiyonanın frenlerine ilişkin 5 miti yıkmak istiyoruz.